İlginç ve Mahrem Yönleriyle: Hitchcock, Chaplin, Kubrick, Tarantino
Hitchcock, Chaplin, Kubrick, Tarantino

İlginç ve Mahrem Yönleriyle: Hitchcock, Chaplin, Kubrick, Tarantino

Öncelikle, bu yazıyı gerçekten rahatsızlık duyarak ele aldım ve yayınlayıp yayınlamama hususunda gelgitler yaşadım. Sinemanın endüstri kısmını çöpe atıp, sanatsal (ama yalnızca sıkı şeyler anlatabilen) kısmının peşinde koşan biri olarak söylüyorum ki, hiçbir sinemacının, hiçbir insanın mahrem taraflarını dedikodu etmemek gerekir. Sanatsal yönleri, anlamları ve çağrışımları konuşmamız gereken yerde, neden böyle şeylerle ilgileniriz! Hazırsanız kendimle çelişmek üzere, böyle noktaların da, ilgili yapıtları biraz daha iri donanımla yorumlaya yarar sağlayabileceği fikri adına, bar masalarında yerinizi alıp, Woody Allen’ın tercih ettiği jazzları da arkanıza alarak, keskin Hollywood dedikodularından tatmak isteyen sizlere, Robert Schnakenberg’in “Secret Lives of Great Filmmakers” kitabından, içlerinden dört popüler yönetmeni seçerek, ayıkladığım bazı bilgileri paylaşmaya karar verdim. Ve son olarak eklemek isterim ki, dedikodu biçimlerimiz bile Yanlış Batılılaşmış durumda. Yakup Kadri Bey’ler olsaydı şimdi okkalı bir fırça çekerdi bize. Evet; ben has, hakiki Türk tipi dedikodulardan yanayım. Hazırsanız başlıyorum. Çekirdek verin hele.

ALFRED HITCHCOCK

Alfred Hitchcock
Alfred Hitchcock

Hitchcock, anne babasıyla, kimilerine ürkütücü gelecek bir bağ kurmuştu. Annesi Emma ona her gece yatağının ayak ucunda, o gün başından geçenleri anlattırırdı. Hitchcock bu tuhaf ritüeli “geceleyin günah çıkarma” olarak adlandırmıştı.

Babası, alışılmadık cezalandırma yöntemleri konusunda hayli başarılıydı. William Hitchcock, bir kere altı yaşındaki Alfred’i yaramazlık yaptıktan sonra, elinde kapalı bir mektupla mahalle polis karakoluna gönderdi. Görevli memur, mektubu açıp okuduktan sonra “Biz burada yaramaz çocuklara böyle yapıyoruz.” diyerek Alfred’i bir hücreye kapattı. Hitchcock bu olaydan sonra hayatı boyunca polislerden korktu. Polis tarafından çevrileceği korkusuyla araba kullanmayı bile reddediyordu.

Platin sarışınlara takıntılıydı. Birbiri ardına oynattığı bu kadınlara hiç durmadan bel altı fıkralar anlatarak dirençlerini kırmaya çalışırdı. Biriyle evlendiklerinde de tüm ilgisini kaydeder, onları başkalarının önünde küçük düşürürdü.

Yaptığı eşek şakaları ile nam salmıştı. Bir defasında kızı Patricia’yı dönme dolaba bindirdikten sonra, en tepedeyken görevliye dönme dolabı durdurmasını söyleyip onun havada asılı kalmasını sağlamıştı.

39 Basamak filminin setinde, yıldız oyuncu Robert Donat ve Madeleine Carrol’u birbirine kelepçelemiş, sonra da anahtarı kaybetmiş numarası yapmıştı.

Kim Novak, Ölüm Korkusu filminin setinde, soyunma odasına girdiği zaman tuvalet masasının üzerinde sallanan yeni öldürülmüş ve tüyleri yolunmuş bir tavukla karşılaşmıştı.

Hitchcock’un onur kırıcı hediyeleri de vardı. Oldukça kısa boylu aktör Peter Lorre’ye küçük çocuk takımı göndermişti.

Melaine Griffith’in annesi Tippi Hedren’e bir tabut ve tabutun içinde Hedren’e benzeyen minyatür bir oyuncak bebek hediye etmişti.

Hollywooddaki evinde ünlü “mavi boyalı” yemek partileri düzenler, bütün yemekleri maviye boyattıktan sonra, insanların iştahının kesilip kesilmeyeceğini görmek, Hitchcock’u eğlendiriyordu.

Yumurtalardan korkuyor, korkmanın ötesinde tiksiniyordu, özellikle de yapış yapış sarısından. “O hiçbir deliği olmayan, yuvarlak beyaz şeyler…” derdi. Kanı da neşelendirici bulurdu.

CHARLIE CHAPLIN

Charlie Chaplin
Charlie Chaplin

İlk karısı Mildred Haris on altı, Chaplin de yirmi dokuz yaşındaydı. Haris hamile olduğunu iddia ederek, Chaplin’i kendisiyle evlenmeye zorladı. Oysa, hamile değildi. Dünya evine girdikten kısa bir süre sonra Chaplin, Harris’i hamile bıraksa da, ciddi doğum kusurlarıyla doğan bebek sadece üç gün yaşadı.

Harris’le yollarını ayırdıktan sonra bu sefer şansını başka bir on altı yaşındaki gelin, aktris Lillita Mcmurray ile denedi. Tanıştıklarında Chaplin otuz beş, McMurray on beş yaşındaydı. Bu sefer Lita hamile kaldı ve Chaplin onu kürtaja, aktrisin ailesi de çifti evlenmesi için zorladı. Evlendiler. 1927’de boşanma kararı aldıklarında Lita, boşanma dilekçesine Chaplin’in onu oral sekse zorladığını ve en az beş aktrisle kendisini aldattığını iddia etti.

Sonraki eşi (evlendiklerinde on yedi yaşında olan) O’Neill, Orson Welles ve J.D Salinger ile de ilişki yaşamıştı. Son olarak 1977’de en başarılı evliliğini Oana ile gerçekleştirdi. Otuz dört yıl Oana ile evli kaldı ve Chaplin hayata gözlerini yumduğunda Oana, alkolizmin pençesine düştü.

Chaplin aslında sinema dünyasında çok sevilmedi. Çünkü vücut kokusu aşırı ağırdı. Kişisel hijyenine hiç özen göstermiyordu. Aldığı herhangi bir gömleği, cılkı çıkana kadar giyiyordu. Yaz mevsiminde durum daha da çekilmez oluyordu. Hatta bu sebeple Dressler, Chaplin’i yönetmen Sennet’e şikayet etmek zorunda kalmıştı.

STANLEY KUBRICK

Stanley Kubrick
Stanley Kubrick

On yıl boyunca hiç röportaj vermediği olmuştur. Arada sırada bir gazeteci ya da sinema öğrencisi, gerçekleşeceği meçhul bir röportaj kapma umuduyla kapısında boy gösterecek olsa, Kubrick, monoton bir tonda “kendisi evde yok” diyerek kapıyı ziyaretçinin suratına kapatırdı. Çok az insan onun nasıl göründüğünü bildiğinden, bu replik gerçekten de işe yarıyordu.

Daktilo kullanmayı hiçbir zaman öğrenmedi. Tüm senaryolarını ses kayıt cihazına okurdu.

Tanımadığı bir doktor tarafından tedavi edilmeyi reddediyordu. Bir defasında kendi dişçisini Bronx’tan Londra’ya uçurmuştu. Dişçisi, lisansı İngiltere’de geçerli olmadığından, tedaviyi Amerikan Elçiliği’nde gerçekleştirmek zorunda kalmıştı.

Kubrick’in en sevdiği filmlerden biri Steve Martin’in siyah marabalar tarafından evlat edinilmiş olan kuş beyinli bir beyazı oynadığı komedi filmi The Jerk’tü. Martin’in performansından o kadar etkilenmişti ki, Eyes Wide Shut filmini bir seks komedisine dönüştürerek, onu da başrolde oynatmayı ciddi ciddi düşünüyordu. Yönetmen bu projeyi tartışmak için defalarca, ünlü komedyenle buluştu, ancak “vahşi ve çılgın” proje hiçbir zaman gerçekleşmedi.

Hayran olduğu diğer popüler kültür ürünleri de tahmin edilemeyecek kadar şaşırtıcıydı. Entelektüel hiçbir tarafı bulunmayan, tüm eleştirmenler tarafından yerin dibine batırılan Freebie and the Bean’e bayılıyordu. Hatta “1974’ün en iyi filmi” demişti. Roseanne, The Simpsons, Sienfield televizyondaki favorileriydi.

Hayvanlara karşı zaafı vardı. On altı adet kedi besliyordu evinde. Taparcasına sevdiği bir köpeği ölmek üzereyken, ona bakabilmek için film çekimlerine aylarca ara vermişti. Full Metal Jacket filminin setinde, bir tavşan ailesinin kazayla ölümünden sonra, o günkü tüm çekimlerini iptal etmişti.

2001: Bir Uzay Macerası’nın prodüksiyonu esnasında Kubrick, NASA’nın Mars’ta yaptığı incelemeler sonucunda dünya dışı yaşam bulunması konusunda içten içe paranoyaya kapılarak, bu gelişmenin, filminin önüne geçmesi ihtimali üzerine sigorta şirketi Lloyds of London’a, uzaylıların bulunması sonucunda uğrayacağı zararlara yönelik bir sigorta poliçesi satın alıp alamayacağını sordu. Aldığı yanıt: “Hayır.” oldu

QUENTIN TARANTINO

Quentin Tarantino
Quentin Tarantino

Kendisini tek başına büyüten annesi için her Anneler Günü’nde, kadının dehşet verici şekillerde ölmesiyle sonlanan hikayeler yazardı.

Lisedeki ilk yılında okulu bırakarak, Video Archives’te işe başlamadan önce bir süre porno filmler oynatan Pussycat Lounge’ta yer gösterici olarak çalışmıştı.

Kendine gazeteci süsü vererek Brian de Palma gibi birinci sınıf yönetmenlerle röportajlar ayarlamaya çalışıyordu.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgalinin ardından Saddam Hüseyin’in sarayında, yerlerde gezinen Pulp Fiction DVD’sinin bulunması, filmin ne kadar geniş bir etki yarattığının kanıtı olarak gösterilmekte.

Vücut geliştirme sporcusu Dolph Lundgren’in egzersiz videosu Maximum Potential için, videonun çekildiği evin ön bahçesinden köpek pisliklerinin toplanmasını gerektiren iş, Tarantino’nundu.

Tüm mahrem bilgilerin paylaşıldığı bir kitapta, kendisine iyicene saydıran, Katil Doğanlar’ın yapımcısı Don Murphy’ye bir restoranda, öğle yemeğini yediği esnada, hiç beklenmeyen bir anda yumruğunu indiriverdi. Variety dergisine, “Şamarı yedikten sonra biraz saygılı olmayı öğrendiğini düşünüyorum.” dedi.

Kadınları tavlama stratejileri geliştirmişti. En sık başvurduğu numaralardan biri, çekici kadın müşterilere, üyelikleriyle ilgili bir sorun olduğunu söyleyip, dükkanın bilgisayar sisteminde “Hayallerini Süsleyen Kadın” olarak kayıtlı olduklarını göstermekti.

On beş yaşındayken belalı tiplere özenen bir çocuk olarak mahalledeki K- Mart mağazasından Elmore Leonard’ın The Switch romanını çaldığı için tutuklanmıştı. Kitap, daha sonra Jackie Brown filmi için Tarantino’nun esin kaynağı olacaktı.

Yönetmenin ayak fetişi acaba gerçekten var mıydı? Pulp Fiction ve Kill Bill’de birçok defa ekrana gelen Uma Thurman’ın çıplak ayakları, Günbatımından Şafağa’da Tarantino’nun Selma Hayek’in ayağından tekila höpürdettiği sahne, Tarantino’nun dudaklarının, yüzü görünmeyen bir kadının ayak parmaklarıyla buluştuğu sayısız paparazzi fotoğrafları bu söylentileri doğrular yönde. Joe Eszterhas, anılarını yazarken bütün kirli çamaşırları ortaya döktüğü Hollywood Animal kitabında manikürcüsünün kendisine, Tarantino’nun bu ilgisini ve bir keresinde zevk için Cameron Diaz’ın ayak parmaklarını emdiğini anlattığından bahsetmektedir.

Kill Bill filminin oyuncuları, Tarantino’nun sette herkesin ayaklarını çekmekle oldukça meşgul olduğunu ve isterse sadece bu ayak çekimlerini kullanarak baştan sona ayrı bir film yapabileceğini anlatmışlardır. 2006 yılında Tarantino tüm kalenderliğiyle Tyra Banks’in yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığı Amerikanın Yeni Top Modeli yarışmasının özel ayak fetişi bölümü Amerika’nın Yeni Ayak Top Modeli’nde jüri üyesi olarak ekrana çıkmıştı.