Holywood Filmleri
Holywood

Hollywood

En genç sanat türü olan sinema, 100 yılı aşkın bir süredir insanlığın hayata dair algılama biçimini belirlemektedir. Sinemanın ilk örnekleri,  sabit bir kamera ve çerçeve açısı ile o anda hayatın bir kesitinin kayda alınmasından ibaretti. Fakat Amerikalı 2 yönetmenin kurgu vasıtasıyla öykü anlatılabileceğini fark etmesiyle, sinema başka bir yönde ilerledi. Grifitt ve Porter kurgulama ile bir öykü anlatılabileceği fikrinden hareketle Hollywood sinemasının –  öyküleyici- sinemanın kurucuları oldular.  Peki bir öykü anlatma ve bunun dili nasıl olacaktı. İşte sinemada öykü anlatmanın biçimini belirleyen Aristo oldu. Bu estetik, Aristo tarafından 2500 yıl önce geliştirilen ve onun  poetika adlı eserinde ana teorisi belirlenen ve çerçevesi çizilen bir temel üzerine oturmaktadır. Dramaturji olarak adlandırılan estetik yapının seyirci üzerinde yaptığı ana etkiler şu şekilde tanımlanabilir. Öncelikle seyircinin filmdeki karakterlerle özdeşlik kurması, yaşadığı dünyadan koparılarak filmin içine çekilmesi sağlanır. Seyirci filmdeki olayı yaşar. Her sahne kendisinden sonraki için vardır, yani kuvvetli bir biçimde nedensellik bağı ile sahneler birbirine bağlanır. Olay düz bir çizgi üzerinde ilerler.  Duygusallık zirve yapar. Sonunda katharsis (doyuma ulaşma) ile film sonlanır.

Hollywood estetiği bu ana esaslar dışında bazı temel özelliklere sahiptir. Aristonun formu burada re-forme edilerek bugünkü hale getirilmiştir.  Ana karakter kahraman niteliğinde olup fiziksel anlamda gösterişli bir oyuncu  tercih edilir. Aslında karakterin arketipi İsa-mesihdir (Jesus Christ). Kahramanın karşısında herzaman bir anti kahraman bulunur  anti kahramanın arketipi Anti-christdir (deccal). Ve filmin ana anlatım öyküsü bu ikisinin mücadelesi şeklinde sürer ve Mesihin galibiyeti ile sona erer. Kahraman olarak seçilen kişiler star olarak konumlandırılır ve diğer filmlerde de karşımıza çıktıklarında seyircide yabancılık duygusu oluşmaz.

Olay örgüsü ilerleyişi ise şu şekilde olur. Kahramanın hayatı bir olayla etkilenir ve denge bozulur. Dengeye tekrar ulaşmak için bir çabalama süreci başlar. Sonunda kahraman olayları dengeye kavuşturur ve bir bütünsellik sağlanmış olur. Çabalama esnasında izleyicinin merak duygusu en üst seviyede tutulacak bir anlatma stratejisi gözetilir. Esas konunun dışında yan bir hikaye daha olaya dahil edilir. Günümüzde yan hikaye tercihi genellikle bir aşk öyküsünden yanadır. Kahraman bir yandan düşmanla mücadele ederken bir yandan yardımcı karakterle aşk yaşar. Kahramanın bir ana ve bir yan amacı bulunur. Bu anlatı biçiminde, zaman kullanımının tempoyu artırıcı bir şekilde düzenlenmesi karakteristiktir. Böylece film yüksek tempoda sürer ve izleyen film evreninden dışarı çıkamaz. Örneğin kahramanın, bir işi başarmak için kısıtlı bir süresi olur ve bu süre içinde söz konusu işi gerçekleştirmesi gerekir. Sonunda kahraman amacını gerçekleştiririr ve seyirci de doyuma ulaşır. Bu doyum duygusu, izleyenin sahte bir evrende medyalar aracılığıyla varolmasında önemli bir noktadır. İzleyen hayatı bu biçimde algılama yoluna girer. Özellikle tv, internet bağımlılığına bu türden bir anlatı diline alışmak neden olmaktadır . İzleyenin izlerken ve sonrasında varolduğu değil adeta bağımlı olduğu ve tek yönlü iletişimin gerçekleştiği bir süreç başlar ve devam eder. Bu tek yönlü iletişim izleyenin anlatıcının algısı üzerinden dünyayı algılamasına ve buna göre hayatını düzenlemesine neden olur. Hollywood filmlerinin en önemli ve karakterize edici tercihlerden birisi de, nedensellik zinciri şeklinde sahnelerin ilerletilmesidir. İzleyicinin film evreninde tutulması  için olmazsa olmazlardan birisi de budur.

Sözkonusu estetikte önemli noktalardan biri medyaların yani anlatan araçların yani kameranın her yerde hazır ve nazır olması (omni potent, omni present) ancak izleyen tarafından kesinlikle farkedilmemesidir. Yani izleyicinin film evreninden kurtulmasına neden olabilecek hiç bir şeye izin verilmez. Bu ise sahne geçiş zamanı ve her bir sahnenin kurgulanma tekniği üzerinden sağlanır.

Çerçeve tercihi ise, çerçeve içindeki figürlerin simetrik dağılımına ve izleyenin dikkatinin merkeze toplanmasını sağlayacak şekilde yapılmaktadır. Olaya dahil olan hiç bir figür çerçeve dışında bırakılmaz, yani kapalı çerçeve biçimi kullanılır. Duygusallığı zirveye ulaştırmak üzere sık sık yakın çekime (close up) başvurulur ki, burada seyircinin özdeşlik kurma seviyesi masimuma ulaştırılır.

Aydınlatma seçenekleri tek tiptir ve aydınlatma yapılmamış hissi oluşturacak şekilde düzenlenir. Bu ise üç nokta aydınlatma tekniği ile başarılır. Bir ana ışık (key light), bir dolgu ışığı (fill light) ve arka planı aydınlatan bir fon ışığı (background light) kullanılır. Bu tipte ışığın kullanımı izleyicinin en az farkındalığa ulaşması için seçilir.

Kurgu ise en az iki ayrı imgenin birbirine öykü oluşturacak şekilde  bağlanması için yapılır ve bu kurgulama tekniğinde seyirci bu geçişi ve kamerayı farketmez, farketmesine izin verilmez. Çözümleyici kurgu denilen bu kurguda izleyicinin dikkat etmesi gereken sahnenin ya da sahne parçasına yönetmen karar verir, bir bütün içinden seçmesine kapı açılmaz. Çekim süresi bir sahne içinde seçim yapılmasına izin vermeyecek uzunlukta tutulur.

Bu anlatma biçimindeki en önemli yapılardan birisi de açı karşı açı çekimleridir. Bu iki kişinin konuşmasının sırasıyla verilmesidir. Bir kişi konuşurken, onu dinleyen kişinin omzunun üstünden çerçeveleme yapılır ve böylece dinleyenin cevap verme sırasının gelmesi beklenir. Aslında konuşan burada karşısındakine değil seyirciye konuşur ve fikirlerini ona kabul etttirir. Sonra konuşma sırası karşısındakine gelir ve bu zincir böylece sürüp gider. Bu şekilde izleyici konuşanlar arasında paslaşılır ve filmi yapanın fikirlerini mecburen dinler ve kabule zorlanır.  Bu konuşma süreleri belli uzunlukta tutulur ki izleyen söz konusu fikirleri analiz ve red süreçlerine giremesin ve söyleneni kabul etsin.

Hollywood film estetiği, günümüzde çok izlenmesi sebebiyle izleyicinin en çok vakıf olduğu, ancak neyi nasıl izlediğini en az farkedilmesini gerçekleştiren bir dile sahiptir. Bu esteteğin en önemli ve kurucu yönetmenlerinden biri John Ford olup, Posta arabası (Stagecoach) filmiyle, bu estetiğe dair karakterize edici bir yapıyı göz önüne serer. Bu film bir başka yazı konusu olup ilerde buna değineceğiz..

Hollywood Amerikan imajının geliştirildiği ve ayakta tutulmasını sağlayan en önemli araçtır. Bu yüzden senaryo modellerinin sınırları ve üslupları sınırlandırılmıştır. Ve bu nedenle filmin montajına, yönetmenler dahil hiç kimse karışamaz. Çünkü kurgu tarzı kesin kurallarla belirlenmiştir. Son olarak tek bir anlatı yapısı ve stiline dair estetik parametrelere sahip bu sinema pazarlama ve kolay anlaşılma nedeniyle çokca tercih edilmekle birlikte, sinema stilleri ve biçimleri içinde tek yapı olmadığının bilinmesi faydalı olacaktır.