David Herbert Lawrence

David Herbert Lawrence: Acıdıkça

David Herbert Lawrence, 1885’te kasabada dünyaya gözlerini açtığında hayatını önüne kimse sermedi. Önceden kurgulanan bir hayatı yaşayamazken, kurgu yazarı olabileceğini de bilemezdi. Sonrasında verdiği onca yapıt… Piyes yazarı, eleştirmen ve roman yazarı olmasının yanı sıra iyi bir eleştirmen, çok iyi bir gözlemci ve tecrübeyi içinde barındırıyor. Çocukluğunda yaşadığı yoksulluk onun hayat rotasını eline tutuşturmuş. Öyle değil midir aslında yaşanan acılar, mutluluklar yol rotası için en büyük verilerdir. Yoldan çıkılmaz mı, çıkılır ancak sonrasında anı olup bir de tecrübe olacaktır. Küçük yaşta yaşam şartlarının zorluğu, yaşadığı zatürre gibi nedenler yüzünden zayıf biri olarak çocukluğunu geçirir. Annesinin kültürlü, olgun ve öğretmen oluşu onun hazineleri arasındadır.

Öğretmen okulunu seçişi de onun haritada seçtiği bir şehir gibi. İlk romanı Ak Tavus Kuşu’nun kapağı umut vadediyor. Romanın yayınlanmasından 1 ay önce annesini kaybetmiş olması ise keyfini süremediği bir roman olarak tarihe geçiyor. Annesinin kaybını çok zor geçiren David Herbert Lawrence gezgin ruhunun açığa çıkması ve hayata karşı duruşu ile de evli bir kadınla Avrupa’yı gezmeye çıkıyor. Şiirlerinde İtalya’yı, yazılarında İsviçre’yi, Fransa’yı görmemiz bu yüzden. Gittiği yerlerde belirli süre yaşayarak da oranın kültürel geçişini sağlamayı kolaylaştırmıştır. İkinci romanı Günahkar’da içindeki öfkenin dışa vurumunu görmekteyiz. Yazar hayata karşı tutunuşunu öfke ile ifade edebiliyor. Öfke, sevgi bunlar gösterilme biçimine göre aynı kalıbın farklı mahsulleri olabiliyor psikolojide.

Sonrasında sevdiği kadınla evlenmiş olsa da I. Dünya Savaşı iç huzurunu bozmuştur. 1915’te Gökkuşağı kitabı ile duygularındaki dalgalanımları görmek de mümkün. Lawrence yağmurlu bir günde doğmuş, sağanağa yakalanmış, dolu yağmış bir yerlere sığınmış, gökkuşağı çıkmış mürekkebi yapıtlarına yansımıştır.

1919 yılında İngiltere’den ayrılır. Akdeniz’de dinlenme gezisine çıktığında yeni yapıtlarına pencere açılmış olmuştur. Lady Chatterley’in Aşığı kitabında kadınların bakış açısından görüşlerini aktarmayı başarmıştır. Realist konular ve aşkı aktarmayı başaran gelecekçilik, dışavurumculuk ile duyguların aktarımını ifade etmiştir. Bol bol resim yapması da bu duygu yönetiminde tuvale boya paleti olmuştur. Doğadan kopan insanı makine uygarlığında küçücük vidaya dönüştüğü ve bununla insan ilişkilerinde çarpıklık olduğunun üzerinde de durmuştur. Kayıp Kız, Kaçan Kadın, Aşk Şiirleri ve Öbürleri, Aşık Kadınlar kitapları kadınları tema edindiği yapıtlar arasındadır. Erkek bir yazar olarak bunu bu şekilde aktarabilmek kolay olmasa gerek. Dalgalanan duyguların, duyarlılığı keskinleştirdiği anda insanın kendini tam anlayamadığı şeylere yapmaya zorlarken bulur, duygular dalga gibi geri çekildiğinde duyarlılığın körleştiğinin de analizi Lawrence tarafından yapılmıştır. Sanatoryum’da veremden yaşamı son bulan Lawrence dünyaya izini bırakıp da giden yazarlardandır.